13 Ocak 2016 Çarşamba

SINAIA'NIN ALTINLARI/PELEŞ KALESİ


SİNAİA'NIN GİZEMLİ ÖYKÜSÜ


Prusya askeriyken Romanya Kralı olan bir Alman asilzadesinin rivayetlerle dolu yazlık sarayının ve tarihçilerin yıllardır üzerinde tartıştığı, tarihi olup olmadığı bile bilinmeyen kurşun levhaların hikâyesi bu.



ROMENCE BİLMEYEN ROMANYA KRALI


 Adı Karl Eitel Friedrich Zephyrinus Ludwig. Hohenzollern hanedanından. Aslında bir Alman prensi. Toprak reformu yapmak isteyince büyük toprak sahiplerinin tepkisini toplayan ilk Romanya prensi Alexandru Cuza'nın, 1866'da bir grup subay tarafından tahttan indirilirce, kuzeni Fransa imparatoru III. Napolyon'un üstü kapalı desteğiyle tahta aday gösterildi. Anlatılan odur ki tek kelime bile Romence bilmiyordu. Ancak, ardına aldığı destekle kısa sürede tahtı tamamen ele geçirdi. Osmanlı devletine başkaldırdı. 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı'nın (93 Harbi) ardından Romanya bağımsızlığını ilan edince Eflak, Boğdan ve Transilvanya'nın birleşmesinden oluşan bu ülkenin ilk  kralı oldu. Artık Carol I adıyla anılıyordu. 


PİL FABRİKASINDA OPERASYON




www.surprisingromania.com'dan alınmıştır
Prens olduğu yıl Transilvanya'da gezerken Sinaia ve çevresine hayran kaldı. Bölgenin neredeyse tamamını kraliyet mülkü olarak satın aldı. Şimdi sıra buraya bir yazlık saray yaptırmaktı. Bu saray onun gücünü göstermeliydi. Birçok projeyi inceledi. En sonunda Avusturya-Macaristan mimarisini de andıran, İtalyan stilinden esintiler taşıyan ama  Alman stilinin hâkim olduğu bir plana "evet" dedi. Ve hikâye burada başladı. Şimdilerde Peleş Kalesi diye bilinen yapının temel kazısı sırasında 200  civarında altın plaka bulundu. Üzerlerinde bilinmeyen bir dilde yazılar ve detaylı çizimler vardı. Bu kadar altın kalenin yapımı için kullanılmalı diye düşündü. Plakaları eritmekte bir zarar görmedi. Sarayın yapımında çalışan işçiler tabii ki ona karşı gelemediler ama tüm plakaları yakındaki bir pil fabrikasına gönderip, kurşun kopyalarını aldılar. İddiaya göre tam bunlar olurken takvimler 1875'i gösteriyordu. Görkemli Peleş Kalesi, bu altınlardan elde edilen parayla yükseldi. 


SADECE 35'İ KALDI

 

Tarihçilerin Sinaia Kurşun Levhaları diye adlandırdığı bu tarihi hazineye yönelik hikâye doğru mu bilinmez ama gerçek olan kurşun levhaların varlığı ve bu hikâyenin Transilvanya'da anlatıldığı. Hikâyenin aslına geldiğimizde ise kendimizi ise Eski Eserler Bükreş Müzesi'nde buluyoruz. Komünist yönetimin ardından, elden geçirilen müzenin deposunda 200'e yakın kurşun levha bulunur. Bugüne kalan sadece 35 tane. Bazıların da fotoğrafları var. Kurşun levhalar bulunduğunda ilk dikkat çeken en ufak bir korozyon izine rastlanmaması. Bilim adamları levhaların sahte olduğunu öne sürdüler. Daha sonra da yukarıdaki altın levhalara yönelik hikaye halk arasında anlatılmaya başlandı. Bir başka iddia ise altın levhaların 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonraki sosyalist dönemde Rusya'ya (SSCB) götürüldüğü ve bir daha geri gelmediği. 


SAHTE Mİ GERÇEK Mİ?

 

Bir grup tarihçiler levhalara "sahte" diyor. Çünkü garip bir dil kullanılmış. Daçya da var, Yunanca da var, yazı stilinde Arap harflerini andıran harfler de var... Semboller francemasonic gizli toplumlarda kullanılanlara yakınlık gösteriyor. Tabletler büyük olasılıkla 19'uncu yüzyılda yapılmış. 
Gerçek diyenlerin kanıtları ise şunlar: Plakalarda, Sarmizegetusa şehir bilinmeyen detaylarıyla gösteriliyor. Daçya'yla ilgili birçok bilgi bu plakalarda yer alıyor. Bunlardan bazıları kral ve kraliçelerin, şehirlerin isimleri, eski dönemde inanılan tanrılar... Bu tabletlerin dilini andıran, Burebista'da bulunan bir Daç madalyonu var. Üstelik kurşun levhalarının aslının altın olduğunu gösteren bir mektup da bulunuyor. Sinaia Kurşun Levhaları'nın benzerlerine Bulgaristan'da da rastlanması da unutulmamalı. 


ÖLENE KADAR KULLANDI


 Yapımına 1873'te başlanan kale 1883'te kralın hizmetine sunuldu. Viyanalı mimar Carl Wilhelm Christian Ritter von Doderer'in (1825 - 1900) yapımına başladığı kalenin inşasını 1876'da asistanı Johannes Schultz görevi devraldı. Kale kralı ağırladı ağırlamasına ama 1914'e kadar inşaat devam etti. Kral Carol 1. 1914 yılında ölümüne kadar kaleyi, yazlık saray olarak kullandı. Bu dönemde gerek Romanya, gerek çevre ülkelerden bir çok zengin aile kralın sarayının yakınında malikaneler yaptırdı. Ancak 1947'de komünist rejim kaleye el koydu. Günümüzde müze olarak kullanılan 7 teraslı, 160 odalı, 30 banyolu kalede 15-19'uncu yüzyıllardan kalma silahlar da sergileniyor. 4.000 parçaya yakın kalkan ve zırh ile 2.000'e yakın tabloyu burada görmek mümkün. Carol I döneminde yapılan zenginlerin malikaneleri ise artık butik otel ve pansiyon olarak hizmet veriyor. 

SON TEKNOLOJİ


Toplam 3.200 metrekare kapalı alana sahip kalenin yapımında zamanının son teknolojisi kullanıldı. Peleş'e elektrik vermek için küçük bir hidro-elektrik santrali kuruldu. Bu bir sarayda ilk kez uygulanıyordu. Kalede asansörler ve açılıp kapanır tavanlar ve havalandırma sistemi de var.. Bu kale-sarayda da diğer Rumen saraylarında olduğu gibi tematik odalarla döşendi. Bunlardan biri de sediri ve nargilesiyle Türk odası. 


PLEVNE'DE SAVAŞTI


Carol I, Prens Hohenzollern-Sigmaringenli Karl'ın ikinci oğluydu. Dresden ve Bonn'da öğrenim gördükten sonra, Danimarka'ya karşı yapılan Düklükler Savaşı'na (1864) Prusya subayı olarak katıldı. Kral olmasına Osmanlı devleti karşı çıkarken Avusturya ve Rusya çekimser kaldı. Alman yanlısı olduğu için 1870-1871 Fransız-Alman Savaşı'nda halkın gözünden düştü. Ancak  1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nda, Plevne'deki çarpışmaya ordunun başında katılınca halkın sevgisini kazandı. 9 Mayıs 1877'de Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bağımsızlığını ilan etti. 1881'de Peleş kalesinde taç giydi.



LÜZUMİ BİLGİLER 

* Kalenin yer aldığı Sinaia "Karpatlar'ın Cevheri" olarak anılıyor. 
* Galoş giyerek gezilebilen kalenin içinde fotoğraf çekmek için giriş biletinin dışında 8 euro'luk bir bilet daha almak gerekiyor. Bilet almadan fotoğraf çekerken yakalanırsanız -ki cep telefonu da buna dahil- cezası 60 euro.
* Çavuşesku döneminde el konuyan kale, 2006'da kraliyet ailesine iade edildi.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder