13 Haziran 2016 Pazartesi

BÜKREŞ/YENİDEN DOĞUŞUN SEMBOLÜ

KÜRDANA SAPLANMIŞ PATATES Mİ, ZEYTİN Mİ YOKSA  YENİDEN DOĞUŞ ANITI MI


Romanya’da komünist dönem, Devlet Başkanı Nikolay Çavuşesku  ve eşinin ölümüyle sonuçlanacak bir ayaklanmayla bitti. Ayaklanmanın ateşlendiği ve bugün Devrim Meydanı (Piata Revolutie) denilen alanda yüzlerce kişi yaşamını yitirdi. Rumenler, burada ölenlerin anısına meydana “Yeniden Doğuş” (Memorialul Renașterii) anıtını diktiler. Diktiler dikmesine ama anıt bir çok kişiyi memnun etmedi. Kimi onu kürdanın ucundaki patatese, kimi şişe geçirilmiş ete benzetti.




“HALKIYLA” KONUŞAMADI

Nicolae Ceaușescu, Türkçe yazılışıyla Nikolay Çavuşesku, 1965 yılında Romanya Komünist Partisi Genel Sekreteri seçildi. 1967’de Devlet Konsülü Başkanı idi. 1974’te unvanı Romanya Cumhurbaşkanı oldu. Yönetimde 25 yıl  kaldı. 
16 Aralık 1989’da Çavuşesku İran’dayken  başlayan olaylar, 22 Aralık’ta büyük kentlere sıçradı. Her yerde çatışma sürerken, Çavuşesku’nun en güvendiği isimlerden Savunma Bakanı General Vasile Milea’nın ölüm haberi duyuldu. Bunun üzerine Çavuşesku, Politik Yönetim Komitesi’ni toplayarak, ordu liderliğini üzerine aldı. Çatışmalar durmayınca, “halkıyla” konuşmaya karar verdi. Onları kısa sürede yatıştıracağına ve eski günlere dönüleceğine inanıyordu. Eski adı Saray Meydanı olan bugünün Devrim Meydanı’ndaki Merkezi Komite Binası’nın balkonuna çıktı. Konuşmaya çalıştı ama göstericiler kapıları zorluyordu. İçeri girdi. Üniversite Meydanı’ndaki gösterileri izledi. Silahsız gençler, polis ve askere karşı koyuyorlardı. Bu tabii ki zordu. Güneş batmak üzereyken yüzlerce kişi gözaltına alınmıştı yine de olaylar durmuyordu. Artık sonun başlangıcındaydı. Eşi Elena’yla, binanın çatısına inen helikoptere bindi ve kaçtı. 

SON ÖLÜM MAHKÛMLARI

Yanlarında iki bakan Emil Bobu ve Manea Manescu da vardı. Helikopterin ilk durağı Çavuşeskular’ın Snagov’daki konutuydu. Kısa sürede sonra yeniden havalandılar. Ordu, helikopter pilotuna Targovişte yakınlarına inmesi emri vermişti. O sırada Romanya hava sahasında uçuşlar da yasaklanmıştı. İndikten sonra helikopteri terk ettiler ancak radyodan haber alan polisler onları yakaladı ve orduya teslim etti. Çavuşesku çifti 25 Aralık 1989’da dünya Noel’i kutlarken, küçük bir odada Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin topladığı askeri mahkemede yargılandı. Televizyonlardan naklen yayınlanan mahkeme sadece 2 saat sürdü. Nedensiz ve kanunsuz zenginleşmeden soykırıma kadar değişen nedenlerle ölüme mahkum edilen Elena ve Nikolay Çavuşesku, elleri arkadan bağlı olarak binadan çıkarıldılar ve kurşuna dizildiler. Onlar, 7 Ocak 1990’da ölüm cezasının kaldırılmasından önce Romanya’da ölüme mahkûm edilen son kişilerdi. Elena ve Nikolay Bükreş’in Ghencea Mezarlığı’nda ayrı mezarlara gömüldüler. 

64 BİN ÖLÜ

Ayaklanma sürerken medya ölü sayısına yönelik çelişkili bilgiler veriyordu. Çavuşesku’ya bağlı güvenlik güçlerinin 64 bin kişiyi öldürdüğü bile iddia edildi. Ancak Çavuşesku’nun ölümüyle ortalık sakinleşince hastanelerdeki ölü sayısının 1000’i bile bulmadığı anlaşıldı. Hastanelerin dışında yaşamını yitirenler bu sayıya eklendiğinde devrimin halka bilançosu 1500 civarında kişinin ölümüydü.

PATATES Mİ ZEYTİN Mİ?

Fotoğraf: www.iqool.ro
2004 yılında devrimde yaşamını yitirenlerin anısına bir anıt yapılmasına karar verildi. Açılan yarışmaya 15 proje katıldı. Yarışmayı kazanan heykeltraş değil bir tasarımcıydı: Dekoratif Sanatlar Fakültesi Dekanı Alexandru Ghildus. Tartışma bu noktada başladı. Evet sandalye, masa tasarlayabilirdi ama bir anıt yapmak onun işi miydi? Anıt 1 Ağustos 2005’te açıldığında birçok sanatçı, çekilen acıların burada anlatılamadığını savundu. Anıt çok soyuttu, bir sembol değildi hatta bazılarına göre “ruhsuz”du. Ve benzetmeler başladı, bu “kürdanın ucundaki patates parçası”ydı. Hayır hayır, “kürdanın ucundaki zeytin”di. Hatta “şişe geçirilmiş et parçası”ydı bu anıt. Ona “devrim patatesi”, “Ghildus piramidi” diyenler de oldu. Ve onlarca yakıştırma daha yapıldı. Bu arada anıtın sembolizmini anlatırken, oval parçayı demiryumruk olarak niteleyip, uzun parçanın demiryumruğu parçalayan halk olduğunu söyleyenler de vardı. Hatta bir çok turistik gezide, anıta yönelik anlatılan hikâle de bu.

BOYA ATTILAR KAN OLDU

Anıtın yüksekliği 25 metre. Beyaz mermerden piramit zamanın geçişini simgelerken, dikilitaş özgürlüğü anlatıyor. Dikilitaşın tepesinde ölenleri simgeleyen “Taç” bulunuyor. 1.70 metre yüksekliğindeki duvarın üzerinde ise 1068 kurbanın adı bulunuyor. 
Anıtın dikilitaşıyla (kürdan ya da şişe benzetilen) ölenleri temsil eden oval parça yani taçın (patates ya da ete benzetilen) birleştiği yerde, akan kana benzeyen kırmızı bir leke var. Kenti gezerken size bu lekenin ölenlerin kanını simgelediğini anlatılabilir. Ancak Rumen basınına baktığınızda gerçek farklı. Haberlere göre 2012 yılında vandallar anıta saldırdı. Parlak kırmızı bir boya attılar. Ancak boya öyle bir yere isabet etmişti ki gerçekten kanı andırıyordu. Sembolik olarak anıta uyduğundan mı  çok yüksekte olduğundan mı bilinmez boya temizlenmedi. Belki de ilerde vandalları hatırlayan bile kalmayacak o kırmızı leke, devrimin akan kanının simgesi olarak bilinecek. Anıt, 56 milyar lei’e (yaklaşık 1.4 milyon dolar) tamamlandı.




LÜZUMİ BİLGİLER

HUZURSUZLUK SARAYLA BAŞLADI


26 Ocak 1918’de Scorniceşti’de doğan Çavuşesku, Romanya’yı 25 yıl yönetti. Her şeyin iyi gittiğini sanıyordu ama Bükreş’in ortasına yaptırdığı saray, halkın memnuniyetsizliğinin su yüzüne çıkmasına neden oldu. Çavuşesku, 65 bin metrekare üzerindeki 1100 odalı saraya “Halkın Sarayı” dedi ama halk binaya “Çavuşesku’nun Sarayı” demeyi sürdürdü.
Devlet kurumlarını tek elde toplamak istiyordu ve hepsini aynı çatı altına yerleştirmek için bu binayı yaptırdı. Sarayın bulunduğu yerin tarihi bir misyonu da var. Tarihi kayıtlara göre Romanya Kralı 2. Karol, 1935’te bu tepede bir bina inşa etmek istese de başaramadı. 1971 yılında Kuzey Kore ziyaretinde gördüğü yönetim binasından çok etkilenen Çavuşesku, 6 yıl sonra Bükreş’i yerle bir depremin ardından istediğini yapma fırsatı buldu. Başkentin yeniden inşası kapsamında açılan yarışmayı Mimar Anca Petrescu’nun projesi kazandı. 1984’te başlanan inşaatta, 10 baş mimara bağlı 700’ü aşkın mimar ve 25 bin işçi ile askerler çalıştı. İnşaat ve tefrişinde tamamen Rumen ürünlerinin kullanıldığı saraya yapılan parcama ekonomiyi olumsuz yönde etkiledi ve henüz inşaat bitmeden komünist blok dağılmaya başladı. 
270X240 metre tabana oturan 86 metre yüksekliğindeki bina, bahçesiyle birlikte 530 bin metrekare üzerinde. 2 yeraltı otoparkı ile 12 kat. Yeraltında otoparkların haricinde 4 kat daha bulunuyor. Saray 2,5 milyon metreküp hacmiyle  Mısır’daki Keops Piramidi'yle aynı  ölçüyü taşıyor.
Saray için 1 milyon metreküp mermer, 3 bin 500 ton kristal, 700 bin ton çelik ve bronz, 900 bin metreküp ahşap kullanıldı, 200 bin metrekare yün halı dokundu. 
Devrim sonrası parlamento ve senato olarak kullanılan binanın yüzde 3’ü turistlere açık. Sarayda zaman zaman fuarlar da düzenleniyor.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder