20 Nisan 2020 Pazartesi

VALENCİA/SANAT VE BİLİM ŞEHRİ


NEHİR YATAĞINDA YENİ BİR DÜNYA

Türkiye İstanbul Boğazı’na alternatif yeni bir su yolu peşindeyken, İspanya’nın Valencia kenti, kurutulan bir nehir yatağında bitkilerin yeşili, havuzların mavisi ve beyazın hâkim olduğu binalarla kent halkına ve turistlere yepyeni bir dünya sunuyor. Valencia’yı defalarca sular altında bırakan Turia nehrinin yatağında şimdi bilim, sanat ve doğanın bin bir tonu var. Nehrin sekiz koldan beslenen eski hali ise 1976 yılında yapılan Turia Çeşmesi (Fuente de las Acequias) ile gelecek kuşakların hafızalarına aktarılıyor.


VALENCİA SANAT VE BİLİM ŞEHRİ

Turia nehrinin kalbini beslediği Valencia, defalarca sular altında kalmış. Kontrol edilemeyen Turia’nın 1957’de yol açtığı taşkın farklı kaynaklara göre 60-80 kişinin yaşamına mâl olunca, İspanyollar bu gidişe “dur” demeye karar vermişler. Bir yandan nehrin yatağının taşınmasına yönelik planlar yapılırken bir yandan da eski nehir yatağının nasıl değerlendirileceği tartışılmaya başlanmış. İlk planlarda nehir yatağı boyunca ilerleyecek otoyolla trafiğin rahatlatılması düşünülmüş. Ancak kent halkının tepkisi 1970 ortalarında bu planın rafa kalkmasını sağlamış. 1982'de yayınlanan master planla, kent merkezinde 450 dönümlük yeşil alan oluşturulmuş. Eski nehir yatağı şimdi “Valencia Sanat ve Bilim Şehri- Ciutat de les Arts i les Ciències” adlı konseptle kent planlamasının eşsiz bir örneğini gözler önüne seriyor. Konsept, bilim ve sanatın yanı sıra bisiklet yolları ve aktif rekreasyon alanlarıyla doğanın nimetlerini de ziyaretçilerine sunuyor. Nehir ise artık 7 kilometre güneyden akıyor ve kimseye zarar vermiyor.

DÜNYACA ÜNLÜ MİMARA DAVET

Nehir yatağının yeniden düzenlenmesi için iş yaşamını İspanya dışında sürdüren, 1951 Valencia doğumlu, dünyaca tanınmış İspanyol mimar Santiago Calatrava ülkesine davet edilmiş. Şimdilerde nehir yatağında bulunan mimari eserlerde Calatrava ile 1997 yılında yaşama veda eden Felix Candela imzası var.  

 



TURİA’NIN ÖLÜ YATAĞINDA GEZİNTİ

Nehir yatağında yer alan belli başlı binalar şunlar:
L'Hemisfèric - Konseptin ilk binası. 1998’de açıldı. Valencialıların “Bilginin Gözü” diye andıkları binadaki IMAX teknolojisiyle gösterilen filmleri, yaklaşık 100 metre yüksekliğindeki 2952 metrekarelik çatıdaki yansımasından izlemek mümkün. Dışarıda ise 78 bin metrekarelik bir havuz var.
L'Oceanogràfic - 2003 yılında, 110 bin metrekare alan üzerinde açıldı. 42 milyon litre su kapasitesi ile Avrupa’nın en büyük okyanus havuzu da parkın içinde. Burayı gezerken 500’den fazla deniz canlısı ve birçok kuş türünü görmek mümkün.
Palau de les Arts Reina Sofya - Kraliçe Sofya’nın adını taşıyan opera binası, 2005’te açıldı. İki ana salon, oditoryum ve Martin y Soler Tiyatrosu’nun bulunduğu binada yıl boyunca etkinlikler düzenleniyor.

Assut de l'Or Köprüsü - 2008’de açılan köprü, kurutulan nehir yatağının üzerinden geçiyor. Köprünün 125 metre yüksekliğindeki kulesi kentin en yüksek noktalarından.
L'Àgora - Konserler, kongreler gibi etkinliklere ev sahipliği yapan bina, 2009’da hizmete girdi.
Museu de les Ciències Príncipe Felipe - Balina iskeleti şeklinde tasarlanan 24 bin metrekare üzerinde 40 bin metrekare kapalı alana sahip bina, interaktif bir bilim müzesi. 2000’de açıldı.
L'Umbracle - 2001 yılında açıldı. Valencia'ya özgü bitki türlerinin yer aldığı alan çeşitli sanatçıların heykellerinin de sergilendiği açık hava müzesi.





SEKİZ KADINLA BESLENEN ÇEŞME

Plaça de la Mare de Deu’da yer alan Turia Çeşmesi (Fuente del Turia ya da Fuente de las acequias) ise yeni kuşaklara, nehrin eski günlerini anlatıyor. Silvestre de Edeta olarak tanınan heykeltıraş Manuel Silvestre Montesinos tarafından tasarlanan bronz heykel 1976’da açıldı. Çeşme merkezinde Turia nehrini tasvir eden bir insan figürü bulunuyor. Figürün çevresinde ise eskiden Turia’ya bağlanan 8 kanalı (Rascanya, Tormos, Mestalla, Mislata, Rovella, Favara, Benàger i Faitanar, Quart) i temsil eden 8 çıplak kadın figürü yer alıyor. Kadınlar nehre su dökerken, adam ise elinde Turia’nın beslediği Valencia topraklarının zenginliğini temsil eden Amalthea'nın (Yunan mitolojisinde tanrı Zeus’u besleyen keçi) boynunu tutuyor.

LÜZUMİ BİLGİLER

ESKİ KENT KORUNDU

Turia Nehri projesi aslında sadece bir nehir yatağını yeniden yapılandırmak değil, bir kenti yeniden yaratmak üzerine kurulmuş. Proje ile nehir yatağı muhteşem bir yaşam alanına dönüştürülürken kent de bunun etrafında inşa edilen yeni işyeri ve konut binalarıyla bambaşka bir kimliğe bürünmüş. Bir yanda Valencia’nın tarihi ve endüstriyel mirası korunurken diğer yanda gelişen modern kent, turizm gelirlerinin de katlanmasını sağlamış.

VALENCİA SAHİLLERİ

Kentin bir diğer güzelliği de geniş kumsallara sahip sahilleri. Yaz aylarında denizin tadını çıkarabileceğiniz plajlar kent merkezinden yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta. Malvarrosa Plajı (Playa de Malvarrosa) da bunlardan biri. Denize girmenin yanı sıra her mevsim açık kafe ve restoranlarıyla keyifli saatler sunan sahilde, kum heykeller festivali de düzenleniyor. Plajın bir ucunda, buradan ilham alan romancı Vicente Blasco Ibáñez’in müze evi bulunuyor. Joaquín Sorolla y Bastida da buradan ilham alan ressamlar arasında.
Bu arada Turia birasını da unutmamakta fayda var.

KAYNAKLAR

www.wikipedia.org
www.lovevalencia.com
www.valenciavalencia.com
www.minube.com

Not: Yazıdaki bazı renk ve punto değişiklikleri blogspot'tan kaynaklanmaktadır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder