NEHİR YATAĞINDA YENİ BİR DÜNYA
Türkiye İstanbul Boğazı’na alternatif yeni bir su yolu peşindeyken, İspanya’nın Valencia kenti, kurutulan bir nehir yatağında bitkilerin yeşili, havuzların mavisi ve beyazın hâkim olduğu binalarla kent halkına ve turistlere yepyeni bir dünya sunuyor. Valencia’yı defalarca sular altında bırakan Turia nehrinin yatağında şimdi bilim, sanat ve doğanın bin bir tonu var. Nehrin sekiz koldan beslenen eski hali ise 1976 yılında yapılan Turia Çeşmesi (Fuente de las Acequias) ile gelecek kuşakların hafızalarına aktarılıyor.
VALENCİA SANAT VE BİLİM ŞEHRİ
Turia nehrinin kalbini beslediği Valencia,
defalarca sular altında kalmış. Kontrol edilemeyen Turia’nın 1957’de yol açtığı
taşkın farklı kaynaklara göre 60-80 kişinin yaşamına mâl olunca, İspanyollar bu
gidişe “dur” demeye karar vermişler. Bir yandan nehrin yatağının taşınmasına
yönelik planlar yapılırken bir yandan da eski nehir yatağının nasıl
değerlendirileceği tartışılmaya başlanmış. İlk planlarda nehir yatağı boyunca
ilerleyecek otoyolla trafiğin rahatlatılması düşünülmüş. Ancak kent halkının
tepkisi 1970 ortalarında bu planın rafa kalkmasını sağlamış. 1982'de yayınlanan master planla, kent
merkezinde 450 dönümlük yeşil alan oluşturulmuş. Eski nehir yatağı şimdi “Valencia
Sanat ve Bilim Şehri- Ciutat
de les Arts i les Ciències” adlı konseptle kent planlamasının eşsiz bir örneğini gözler önüne
seriyor. Konsept, bilim ve sanatın yanı sıra bisiklet yolları ve aktif
rekreasyon alanlarıyla doğanın nimetlerini de ziyaretçilerine sunuyor. Nehir
ise artık 7 kilometre güneyden akıyor ve kimseye zarar vermiyor.
DÜNYACA ÜNLÜ MİMARA DAVET
Nehir yatağının yeniden
düzenlenmesi için iş yaşamını İspanya dışında sürdüren, 1951 Valencia doğumlu, dünyaca
tanınmış İspanyol mimar Santiago Calatrava ülkesine davet edilmiş. Şimdilerde
nehir yatağında bulunan mimari eserlerde Calatrava ile 1997 yılında yaşama veda
eden Felix Candela imzası var.
TURİA’NIN ÖLÜ YATAĞINDA GEZİNTİ
Nehir yatağında yer
alan belli başlı binalar şunlar:
L'Hemisfèric - Konseptin ilk binası. 1998’de açıldı. Valencialıların “Bilginin
Gözü” diye andıkları binadaki IMAX teknolojisiyle gösterilen filmleri, yaklaşık
100 metre yüksekliğindeki 2952 metrekarelik çatıdaki yansımasından izlemek
mümkün. Dışarıda ise 78 bin metrekarelik bir havuz var.
L'Oceanogràfic - 2003 yılında, 110 bin metrekare
alan üzerinde açıldı. 42 milyon litre su kapasitesi ile Avrupa’nın en büyük okyanus
havuzu da parkın içinde. Burayı gezerken 500’den fazla deniz canlısı ve birçok
kuş türünü görmek mümkün.
Palau de les Arts Reina Sofya - Kraliçe Sofya’nın adını taşıyan opera
binası, 2005’te açıldı. İki ana salon, oditoryum ve Martin y Soler Tiyatrosu’nun
bulunduğu binada yıl boyunca etkinlikler düzenleniyor.
Assut de l'Or Köprüsü - 2008’de açılan köprü, kurutulan
nehir yatağının üzerinden geçiyor. Köprünün 125 metre yüksekliğindeki kulesi
kentin en yüksek noktalarından.
L'Àgora - Konserler, kongreler gibi etkinliklere
ev sahipliği yapan bina, 2009’da hizmete girdi.
Museu de les
Ciències Príncipe Felipe - Balina iskeleti şeklinde tasarlanan 24 bin metrekare
üzerinde 40 bin metrekare kapalı alana sahip bina, interaktif bir bilim
müzesi. 2000’de açıldı.
L'Umbracle - 2001 yılında açıldı. Valencia'ya özgü bitki türlerinin
yer aldığı alan çeşitli sanatçıların heykellerinin de sergilendiği açık hava müzesi.
SEKİZ KADINLA BESLENEN ÇEŞME
Plaça de la Mare de Deu’da yer alan Turia
Çeşmesi (Fuente del Turia ya da Fuente de las acequias) ise yeni kuşaklara, nehrin
eski günlerini anlatıyor. Silvestre de Edeta
olarak tanınan heykeltıraş Manuel
Silvestre Montesinos tarafından tasarlanan
bronz heykel 1976’da açıldı. Çeşme merkezinde Turia nehrini tasvir eden bir insan
figürü bulunuyor. Figürün çevresinde ise eskiden Turia’ya bağlanan 8 kanalı (Rascanya, Tormos, Mestalla, Mislata, Rovella, Favara,
Benàger i Faitanar, Quart) i temsil eden 8 çıplak kadın figürü
yer alıyor. Kadınlar nehre su dökerken, adam ise elinde Turia’nın beslediği Valencia
topraklarının zenginliğini temsil eden Amalthea'nın
(Yunan mitolojisinde tanrı Zeus’u besleyen keçi) boynunu tutuyor.
LÜZUMİ BİLGİLER
ESKİ KENT KORUNDU
Turia Nehri projesi
aslında sadece bir nehir yatağını yeniden yapılandırmak değil, bir kenti
yeniden yaratmak üzerine kurulmuş. Proje ile nehir yatağı muhteşem bir yaşam
alanına dönüştürülürken kent de bunun etrafında inşa edilen yeni işyeri ve
konut binalarıyla bambaşka bir kimliğe bürünmüş. Bir yanda Valencia’nın tarihi
ve endüstriyel mirası korunurken diğer yanda gelişen modern kent, turizm
gelirlerinin de katlanmasını sağlamış.
VALENCİA SAHİLLERİ
Kentin bir diğer
güzelliği de geniş kumsallara sahip sahilleri. Yaz aylarında denizin tadını
çıkarabileceğiniz plajlar kent merkezinden yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta. Malvarrosa
Plajı (Playa de Malvarrosa) da bunlardan biri. Denize girmenin yanı sıra her
mevsim açık kafe ve restoranlarıyla keyifli saatler sunan sahilde, kum heykeller
festivali de düzenleniyor. Plajın bir ucunda, buradan ilham alan romancı Vicente Blasco Ibáñez’in müze evi bulunuyor.
Joaquín Sorolla y Bastida da buradan ilham alan ressamlar arasında.
Bu arada Turia birasını da
unutmamakta fayda var.
KAYNAKLAR
www.wikipedia.org
www.lovevalencia.com
www.valenciavalencia.com
www.minube.com
Not: Yazıdaki bazı renk ve punto değişiklikleri blogspot'tan kaynaklanmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder